Haberler

KALP SAĞLIĞI HAFTASI

15-04-2021 13:25:00

Kalp ve damar hastalıkları sadece ülkemize değil tüm dünyada ölümlerin en önemli sebebini oluşturmaktadır. Bu kadar önemli bir ölüm sebebi olmasına karşın kalp ve damar hastalıklarının bir kısmı hastalık oluşmadan önlenebilir bir kısmı da erken tanı ve müdahale ile kalp ve damar hasarı oluşturmadan engellenebilir.

Bizim ateroskleroz, halk arasında ise damar sertliği denen durum kalbi besleyen damarların tıkanarak kalbin kanlanmasını bozması durumudur. Tıkanıklığın giderek artması kan akımını daha da azaltır ve hastada merdiven çıkma koşma gibi efor gerektiren durumlarda göğüs ağrısı oluşmasına yol açar. Peki kalp damarı neden daralır ve tıkanır? Damarların içine döşeyen bizim endotel dediğimiz bir hücre tabakası vardır. Bu tabaka kanın damar içerisinde rahat ve akıcı bir şekilde akmasını sağlar. Sigara, hipertansiyon, diyabet, obezite, hareketsiz yaşam, kötü beslenme ve genetik gibi faktörler aracığıyla bu hücre tabakasında zamanla hasar oluşabiliyor. Hasar oluşunca kandaki kötü kolesterol damar duvarının içine geçerek burada birikmeye, damar içini daraltmaya ve tıkanıklık oluşturmaya başlar. Damar duvarında birikip damar içini daraltan bu plak tabakası yırtıldığında üzerinde pıhtı birikerek damar tamamen tıkanabilir ve kan akımı tamamen durabilir. Plak ne kadar yumuşak yani içerisindeki kolesterol miktarı ne kadar fazla ise o kadar çok yırtılmaya meyilli olur. İşte bu duruma kalp krizi diyoruz. Kalp krizi sırasında her geçen sürede hastanın kalp kas hücrelerinde kayıp oluşmaktadır. Kalp krizi durumunda hızlı bir şekilde kalp anjiyosu yapılarak tıkalı damarın balon ve stent ile açılması gereklidir. Eğer damar tıkanıklığı stente uygun değil veya ana kalp damarında kritik bir darlık var ise hastaya acil kalp cerrahisi ameliyatı gerekebilmektedir. Hastaların büyük kısmının hayatı hızlı bir şekilde müdahale ile kurtarılmaktadır. Hastaların bir kısmı ise hastaneye geç başvurdukları için kalp kasında hasar oluşabilmektedir tıkalı damarı açılsa bile ölen doku canlanmamaktadır ve hastalar bundan sonraki yaşantısına kalp yetersizliği tanısı ve şikayetleri ile devam etmek zorunda kalmaktadır. Maalesef hastaların bir kısmı kalp krizi sırasında ritim bozukluğuna girerek kalpleri durmakta ve hastaneye yetişemeden kaybedilebilmektedir.  Aslında kalp damar tıkanıklığı veya kalp krizi daha oluşmadan risk faktörleri kontrolü ile önlenebilecek durumlardır. Risk faktörlerini değiştirebilir ve değiştirilemez risk faktörleri olarak ikiye ayırabiliriz. Değiştiremeyeceğimiz risk faktörleri yaş, cinsiyet ve genetik. Bu risk faktörlerini değiştirme şansımız yok. Ama değiştirebileceğimiz risk faktörleri de var. Bunlar: hipertansiyon, sigara, diyabet, fiziksel hareketsizlik, obezite ve kolesterol yüksekliğidir. Örneğin kötü kolesterol (LDL) değerlerini 50mg/dl’nin altına düşürebilirsek ve burada tutabilirsek damar tıkanıklığını ilerlemesini durdurabilir veya plağın yırtılıp kalp krizi oluşturmasını önleyebiliriz.  Artık 30’lu yaşlarda çok sık kalp krizleri görüyoruz ve kalp krizi yaşının genç yaşlara doğru kaydığını söylemek yanlış olmaz. Genç yaşlardan itibaren bu risk faktörlerinin kontrolü ileride oluşabilecek kalp damar hastalıklarını önleyebilmekte ve sevdiklerimizle daha sağlıklı ve uzun bir yaşam geçirmemize olanak sağlamaktadır. Kardiyoloji Kliniği olarak olarak 10 yıldır 7 gün 24 saat boyunca kalp krizi müdahale işlemlerini ve birçok kalp ve damar işlemleri hızlı ve etkili bir şekilde hastanemiz bünyesinde yapmaktayız.

Kalp damar sağlığını tehdit eden diğer çok önemli bir durum olan hipertansiyondan da biraz bahsetmek istiyorum. Hipertansiyon, kan basıncının ortalama 140/90 mmHg üzerinde seyretmesi olarak tanımlanır. Dünyada önlenebilir ölüm nedenlerinin birinci sırasındadır. Kan basıncı yüksekliği damar nerede varsa zarar verir. Göz, beyin, böbrek ve kalp başta olmak üzere birçok organda geri dönüşsüz hasarlara ve sonuç olarak ölüme yol açar. Çoğu kişi kan basıncı yüksekliğinin dolayı bir sıkıntı hissetmediğinden ve bunun sonucu olarak kan basıncı takibi yaptırmadığından dolayı tanı konulamaz. Ancak kişi bir şey hissetmese de yüksek kan basıncı organ hasarı yapmaya devam eder. Bu yüzden hipertansiyon için sinsi katil benzetmesi yapılır. Hipertansiyon tanısının erken konması ve tedavisin erken başlanması ile hipertansiyonun ilerde yapabileceği organ hasarı önlenebilmektedir. Tanı konulması için en önemli husus da kan basıncının düzenli bir şekilde takip edilmesidir. Sabah aç karnına ve akşam aç karnına sakin bir ortamda 5 dakika oturarak dinledikten sonra ölçülen kan basıncı ve bunun en az 5 gün tercihen 7 gün yapılarak yazılması hipertansiyon tanısı ve takibinde çok önemli yere sahiptir. Bazen hastalar tansiyon ilacı kullanmak istemiyorlar. Korkulması gereken tansiyon ilacı değil asıl hipertansiyonun kendisidir. Tansiyon ilacı kan basıncını kontrol altına alarak, organları hipertansiyonun yapabileceği zararlı etkilere karşı korur.

Kalp damar hastalıklarını önlemenin en önemli ve etkin yolu hastalık gelişmeden risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıdır. Ne kadar erken bunu başarabilirsek ileri de gelişebilecek olayları da o denli önleme şansı buluruz. Kalp haftası nedeniyle tüm meslektaşlarımın ve halkımızın kalp haftasını kutluyor, sağlıklı kalpler diliyorum.

 

Doç. Dr. Taner Şen

Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Kardiyoloji Anabilim Dalı


KALP SAĞLIĞI HAFTASI

15-04-2021 13:25:00

Kalp ve damar hastalıkları sadece ülkemize değil tüm dünyada ölümlerin en önemli sebebini oluşturmaktadır. Bu kadar önemli bir ölüm sebebi olmasına karşın kalp ve damar hastalıklarının bir kısmı hastalık oluşmadan önlenebilir bir kısmı da erken tanı ve müdahale ile kalp ve damar hasarı oluşturmadan engellenebilir.

Bizim ateroskleroz, halk arasında ise damar sertliği denen durum kalbi besleyen damarların tıkanarak kalbin kanlanmasını bozması durumudur. Tıkanıklığın giderek artması kan akımını daha da azaltır ve hastada merdiven çıkma koşma gibi efor gerektiren durumlarda göğüs ağrısı oluşmasına yol açar. Peki kalp damarı neden daralır ve tıkanır? Damarların içine döşeyen bizim endotel dediğimiz bir hücre tabakası vardır. Bu tabaka kanın damar içerisinde rahat ve akıcı bir şekilde akmasını sağlar. Sigara, hipertansiyon, diyabet, obezite, hareketsiz yaşam, kötü beslenme ve genetik gibi faktörler aracığıyla bu hücre tabakasında zamanla hasar oluşabiliyor. Hasar oluşunca kandaki kötü kolesterol damar duvarının içine geçerek burada birikmeye, damar içini daraltmaya ve tıkanıklık oluşturmaya başlar. Damar duvarında birikip damar içini daraltan bu plak tabakası yırtıldığında üzerinde pıhtı birikerek damar tamamen tıkanabilir ve kan akımı tamamen durabilir. Plak ne kadar yumuşak yani içerisindeki kolesterol miktarı ne kadar fazla ise o kadar çok yırtılmaya meyilli olur. İşte bu duruma kalp krizi diyoruz. Kalp krizi sırasında her geçen sürede hastanın kalp kas hücrelerinde kayıp oluşmaktadır. Kalp krizi durumunda hızlı bir şekilde kalp anjiyosu yapılarak tıkalı damarın balon ve stent ile açılması gereklidir. Eğer damar tıkanıklığı stente uygun değil veya ana kalp damarında kritik bir darlık var ise hastaya acil kalp cerrahisi ameliyatı gerekebilmektedir. Hastaların büyük kısmının hayatı hızlı bir şekilde müdahale ile kurtarılmaktadır. Hastaların bir kısmı ise hastaneye geç başvurdukları için kalp kasında hasar oluşabilmektedir tıkalı damarı açılsa bile ölen doku canlanmamaktadır ve hastalar bundan sonraki yaşantısına kalp yetersizliği tanısı ve şikayetleri ile devam etmek zorunda kalmaktadır. Maalesef hastaların bir kısmı kalp krizi sırasında ritim bozukluğuna girerek kalpleri durmakta ve hastaneye yetişemeden kaybedilebilmektedir.  Aslında kalp damar tıkanıklığı veya kalp krizi daha oluşmadan risk faktörleri kontrolü ile önlenebilecek durumlardır. Risk faktörlerini değiştirebilir ve değiştirilemez risk faktörleri olarak ikiye ayırabiliriz. Değiştiremeyeceğimiz risk faktörleri yaş, cinsiyet ve genetik. Bu risk faktörlerini değiştirme şansımız yok. Ama değiştirebileceğimiz risk faktörleri de var. Bunlar: hipertansiyon, sigara, diyabet, fiziksel hareketsizlik, obezite ve kolesterol yüksekliğidir. Örneğin kötü kolesterol (LDL) değerlerini 50mg/dl’nin altına düşürebilirsek ve burada tutabilirsek damar tıkanıklığını ilerlemesini durdurabilir veya plağın yırtılıp kalp krizi oluşturmasını önleyebiliriz.  Artık 30’lu yaşlarda çok sık kalp krizleri görüyoruz ve kalp krizi yaşının genç yaşlara doğru kaydığını söylemek yanlış olmaz. Genç yaşlardan itibaren bu risk faktörlerinin kontrolü ileride oluşabilecek kalp damar hastalıklarını önleyebilmekte ve sevdiklerimizle daha sağlıklı ve uzun bir yaşam geçirmemize olanak sağlamaktadır. Kardiyoloji Kliniği olarak olarak 10 yıldır 7 gün 24 saat boyunca kalp krizi müdahale işlemlerini ve birçok kalp ve damar işlemleri hızlı ve etkili bir şekilde hastanemiz bünyesinde yapmaktayız.

Kalp damar sağlığını tehdit eden diğer çok önemli bir durum olan hipertansiyondan da biraz bahsetmek istiyorum. Hipertansiyon, kan basıncının ortalama 140/90 mmHg üzerinde seyretmesi olarak tanımlanır. Dünyada önlenebilir ölüm nedenlerinin birinci sırasındadır. Kan basıncı yüksekliği damar nerede varsa zarar verir. Göz, beyin, böbrek ve kalp başta olmak üzere birçok organda geri dönüşsüz hasarlara ve sonuç olarak ölüme yol açar. Çoğu kişi kan basıncı yüksekliğinin dolayı bir sıkıntı hissetmediğinden ve bunun sonucu olarak kan basıncı takibi yaptırmadığından dolayı tanı konulamaz. Ancak kişi bir şey hissetmese de yüksek kan basıncı organ hasarı yapmaya devam eder. Bu yüzden hipertansiyon için sinsi katil benzetmesi yapılır. Hipertansiyon tanısının erken konması ve tedavisin erken başlanması ile hipertansiyonun ilerde yapabileceği organ hasarı önlenebilmektedir. Tanı konulması için en önemli husus da kan basıncının düzenli bir şekilde takip edilmesidir. Sabah aç karnına ve akşam aç karnına sakin bir ortamda 5 dakika oturarak dinledikten sonra ölçülen kan basıncı ve bunun en az 5 gün tercihen 7 gün yapılarak yazılması hipertansiyon tanısı ve takibinde çok önemli yere sahiptir. Bazen hastalar tansiyon ilacı kullanmak istemiyorlar. Korkulması gereken tansiyon ilacı değil asıl hipertansiyonun kendisidir. Tansiyon ilacı kan basıncını kontrol altına alarak, organları hipertansiyonun yapabileceği zararlı etkilere karşı korur.

Kalp damar hastalıklarını önlemenin en önemli ve etkin yolu hastalık gelişmeden risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıdır. Ne kadar erken bunu başarabilirsek ileri de gelişebilecek olayları da o denli önleme şansı buluruz. Kalp haftası nedeniyle tüm meslektaşlarımın ve halkımızın kalp haftasını kutluyor, sağlıklı kalpler diliyorum.

 

Doç. Dr. Taner Şen

Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Kardiyoloji Anabilim Dalı